İntegratif tıp için preklinik modeller

Pek çok integratif yaklaşım (mesela zihin-vücut yaklaşımlarını içerenler) poliklinikte test edilmeden önce modellenemez ve sık kullanılan bu tarz tedavilerin kişiselleştirilmesi için bir yöntem oluşturulmasına imkan vermez. Bitkisel/Botanik terapiler modern farmokopenimizde doğal ürünler ve derivelerin eski ve daha yeni başarılarında oluşan bir geçmiş ile çekici bir durum alırlar. Bu ajanların tüm olmasa dahi bazı tahmin edilebilen biyolojik aktivitelerin uygun invitro yada in-vivo sistemler kullanılarak test edilmesi olasıdır.


Botanik ajanların pek çok farz edilen etkisi (immün stimülasyon gibi) yada antianjiyojenik ve öteki stromal-tümör etkileşimleri doku kültür modellerinde değerlendirilmez. Meme kanserinin tedavisi için eskiden bu zamana kullanılan birkaç bitki insan hücreleri dizilerine karşı in-vitro ve in-vivo olarak antiproliferatif etkiler göstermekte. Ajan ve kombinasyon tedavileri özelleştirerek kullanır. Sık kullanılan bitkilerin spesifik etkiler içinde growth faktör reseptör yollarının modülasyonu, apoptozis, mitokondriyal fonksiyon, immün aktivasyon, hücre döngüsü kontrolü, enflamasyon ve steroid hormon yolları bulunur. Çoklu aktif ajanların neticesi olarak aktivite mekanizması muhtemelen karmaşıkta olsa etki mekanizmalarına göre bitki ekstrelerini bir arada toplamak için yeni yüksek- hızlı gen ekspresyonu ve proteomik teknikler kullanır. Antiproliferatif aktiviteden sorumlu temel bileşenlerin belirlenmesine bile yol açabilir.

Laboratuarda çalışacak botanik ajanların bir görsel uygulaması, sıcak basmaları ve diğer östrojen eksikliği semptomlarının tedavisidir. Bitkisel bileşikler hafif östrojenik aktiviteye sahiptirler, menapozal semptomların tedavisinde çok kullanılan bitkilerin pek çoğunda bir miktar bulunur. Ayrıca, bu östrojenik bitkilerin bazıları ve soya (topluca fito-östrojenler) Östrojen reseptörü (ER)-betaya selektif olarak bağlanmır. Östradiol preklinik modellerde hem ER-alfa hem de ER-betaya bağlamakta ve transkripsiyonel olarak bunları aktive etmektedir ve de hormon – sensitif meme kanseri hücrelerinin gelişimini indükler. ER-betanın selektif olarak stimülasyonu meme hücre gelişimini uyarmaz ancak kemik metabolizmasını etkileyen genleri baskılar bu da östrojenle görülen meme kanseri ilerleme oranından daha az risk ile birlikte mümkün kemik koruması etkili ve diğer menopozal sonuçların buradan kaynaklandığını düşündürür. Östrojen kullanımının meme kanseri tanısı yüzünden tipik olarak imkansız olduğu menapozal semptomların bulunduğu kadınlarda bu tarz bitkisel ajanların test edilmesi için bir gerekçe oluşturur. Geleneksel Çin tıbbında kullanılan bu tarz bir bitkisel formül ER-beta selektivitesi göstermekte ve sıcak basmaları için klinik teste (birkaç hedef dokuda östrojenik aktivitesinin değerlendirildiği ilişkili çalışmalarla birlikte) kullanılmakta.

Biyoaktif ajanlar olarak bitkisel ürünlerin potansiyel olarak zararlı yan etkileri bulunur. Renal ve hepatik toksisiteye sebep olabilirler. Botanik ajanlar diğer ilaçlarla önemli farmakolojik ve farmakodinamik etkileşimlere sebep olabilir. Pek çok botanik ajan ve bileşiğin metabolizma ve enzimlerini etkiler fakak çok azı formal olarak çalışılmıştır. Bu etkileşimlerin birçoğu in-vitro ve in-vivo preklinik model sistemlerde tahmin edilebilir. Bitkisel komponentler spesifik olarak antikanser ilaçların aktivitesini bozabilir; bu sebeple  kanserdeki uygulamalar standart kanser tedavisi ile kombine edildiğinde dikkatlice incelenir. Kemoterapi ve radyoterapinin etkisinin artırılması ve inhibisyonu ile ilgili etkiler laboratuar modellerinde gösterilebilir fakat kullanılan modele bağlı olan çelişkili sonuçlar bu modellerin kolay olduğunu ve klinik sonuçların belirteci olmayabilir. Bitkisel ajanların gelecekteki çalışmalarında metabolizma enzimlerindeki etkilerin dikkatlice incelenmesi gerekir. Kemoterapi ve radyoterapi ile klinik etkileşimler standart tedavinin etkisinin artması yada azalmasını tespit etmek üzere güçlendirilmiş çalışmalarla belirlenir.